Bazı insanların hayatında nefret normalleştirilmiştir. Ancak bu normalleştirilen nefret kendilerine ait olan bir duygu değildir, kendilerine karşı gösterilendir. Belki toplumların doğası böyledir belki de biz kokuşmuşuzdur, bilemiyorum. Ancak bu nefret öyle normalleştirilmiştir ki ona karşı çıkmaya hakkımız yoktur. Onu görmezden gelmeye de hakkımız yoktur. Bize tanınan tek hak insanların nefretini azaltmak (Ya da başka bir deyişle odağını değiştirmek) için kendimizi değiştirme hakkıdır. Böyle bir durumda buna hak demek de hatalı kaçar aslında. Daha çok bir zorunluluktur bu. Çünkü kendini değiştirmek burada senden beklenen tek davranıştır.
İnsanın başkalarına olan nefreti normalleştirilmez. Birisi sana ne kadar kötü davranırsa davransın ondan nefret etmemen beklenir. Hatta bu kişi toplumun üstün gördüğü biriyse, kendini onu sevmeye zorlamalısındır. Böyle bir durumda aklına şu sorular gelir: Neden ondan nefret eden yok? Neden sadece ben nefret karşısında kendimi değiştirmek zorunda bırakılıyorken o istediği gibi davranabiliyor?.. Ben bunun sebebinin o sevmeye zorlandığımız insanların; kendilerini topluma nefretsiz, hatta tamamen nefretten arındırılmış bireyler olarak satması olduğunu düşünürüm. Toplum böyle birinden, isterse dünyanın en kötü kişisi olsun, nefret etme hakkın olmadığını söyler. Nefret edenleri de o kişiyi bozmakla suçlayacaktır. Sanki nefret etmemizin sebebinin zaten o kişilerin bozuk olması değilmiş gibi...
Nefret etmemizin katiyen yasak olduğu bir diğer insan grubu da bizi seven, bazen de sadece seviyor gibi görünen, insanlardır. Bu insanlar ne kadar korkunç, ne kadar iğrenç bir sevgi anlayışıyla nefes alıyor olursa olsun onlardan nefret etmemiz yasaktır. Çünkü toplumun aptalları, yani büyük bir çoğunluğu, sevginin zararlı türleri olabileceğini bilmez. Her türlü sevgiye şükretmeye zorlarlar. Düşününce, belki de bunun kaynağı da Tanrı inancıdır. İnançı insanlar söyleyip durur ya "Tanrı sizi seviyor, ona geri dönün, ona şükredin!". E bu Tanrı'nın sevgisi ne tür bir sevgidir? Karşılıksız şevgi mi, onun iyi olacağının bir kanaati var mı? Tanrısın sevgisi de çirkin olamaz mı? Bal gibi de olur. Ve bu sevgiye karşı vereceğin, sadece nefret değil, umursamazlık bile ayrı bir cezaya dönüşür hatta. Tamam diyelim bu, Tanrı bizi yarattı diye. Bizi yarattığı için Tanrı'dan nefret edemeyiz. Ama bu insanlardan nefret etmeye niye hakkımız yok? Bu onlara Tanrı muamelesi yaptığımız anlamına gelmez mi? Bence bu da şirk koşmanın tüm topluma ve kültüre işlemiş bir türüdür. Toplum da zaten eninde sonunda bir şekilde kendi "tanrı-insan"larını ortaya çıkaracaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder