Tek çabası saniyede bir defadan birazcık fazla atmak olup zamanının geri kalanını da sonraki atıma kadar kendini hazırlayabilmek için dinlenmeye harcayan kalbin duygulara zaman ayırabileceğini düşünmek bana garip geliyor. Vücudumuzda birçok organ ciddi işlere sahipken beynimiz ise vücudumuza gelen büyük bir kısmını ihtiyaç adı altında çalıp bunları atıştırırken intihara meyilli düşüncelere "kafa" harcayacak kadar işsiz. Aşk gibi işsiz bir duygu da ancak pembe bir cevizden çıkabilirdi zaten.
Belki gelip diyebilirsiniz ki "'Kalbim kırıldı.' sözü kişinin yaşadığı üzüntü veyahut hayal kırıklığının sağlığını, kalp atışını bile etkilemesinden gelmiştir; her ne kadar şu andaki kalp kırıklıkları pek de bunla alakalı olmasa da. Bu iki duygudan da en çok etkilenenin de kalp olduğu aşikar olduğu için hislerimiz kalbimizdendir." ancak ben buna katılmıyorum. Çünkü dediğim gibi beynimiz en işsizimiz, bir bebekten bile işsiz. Patron bebek misali vücuda istediği her şeyi zorla yaptırabilir. Nasıl ki bir bebek ağladığında bundan etkilenip yorulan tek bebeğin kendisi değil ayrıca ailesiyse bizim vücudumuz için de geçeli.
Vücudumuzun en olgununun da kalbimiz olduğuna ulaşabiliriz buradan ayrıca. Bebek beyne ebeveynlik yapıp, tüm duygusallıklarını çekip yine de her şeye rağmen mantıklı kararlar veren kalbimiz asıl 'beynimiz'dir. Bu yüzden beynimden ve böylece tüm duygularımdan kurtulmak için kalbimle işbirliği yapmaya çalışırım. Yine de korkarım ki bedenimiz denen sistem işlemek için duygulara ihtiyaç duyuyor olabilir. Yani eğer beynimden kurtulursam bile, bir ihtimal, başka bir organ bu görevi üstlenebilir, bu organ kalbim de olabilir. Peki ya bu sefer cidden kalbim kırılırsa yaşayabilir miyim? Zamanı olmayan bir kalp duygularla nasıl baş eder? Denemekten zarar gelmez bence, size de öneririm.